30 Mayıs 2009 Cumartesi

Brandmania

Sevgili Ranini mimlemiş bizi, blogumuzun temasına uymamasını dikkate almadan kendisini kırmıyoruz ve hemen marka sadakat listemizi yapıyoruz efenim :) Favori vazgeçemediğim marka listem ;


Levi's, en beğendim kot pantolon markası ( Jeans değil ama, kot pantalon :) ) Kesimlerini modellerini çok beğeniyorum. Hiçbir kot markası onun kadar iyi bütünleşmez bedenle.




Pull and Bear, t-shirtlerinin hastasıyım. Her sezon bütün t-shirt modelleri çok iyi.


Fabrika; modelleri, tarzı, tasarımları, takım elbiseleri çok iyi. Fiyatı da diğer markalara göre uygun sayılır.




Starbucks; vazgeçilmez kahve ve vazgeçilmez ambiyans


D&R; gittiğim her alışveriş merkezinde mutlaka hangi DVD var hangi kitap çıkmış göz gezdirmezsem ölürüm .


Converse, her modelinin hastasıyım.



Nike; spor ayakkabıları çok sağlam ve çok güzel.



Coca Cola; kesinlikle en iyi kola markası. Light, Zero, Diet falan hikaye, en iyisi normali.

Apple’ın her ürünü tapılacak bir fetiş öğesi. Ipod Touch ve Ipod shufffle’ım var, tüm Ipod’ları alıp koleksiyon yapasım geliyor :)


Taft; Loreal'den Hayashi’ye kadar bir sürü ürünü, saç spreyini, jölesini, waxını, köpüğünü, herşeyi denedim ama en iysi Taft Mavi Ultra Güçlü. Bu saç spreyi ile adam olmayacak saç yoktur. Piyasadan kaldırırlarsa çok ağlarım :)

26 Mayıs 2009 Salı

Ah Kalbim

TRT 1’de dizi fiyaskolarından sonra nihayet güzel diyebileceğimiz bir dizi başladı. Ah Kalbim dizisi her Cuma 19:50’de TRT ekranlarında yayınlanıyor ve şu ana kadar 3 bölümü yayınlandı. Aslen İspanyol dizisinden uyarlanan bu dizi uyarlama açısından iyi kotarılmış, göze batmıyor Altın Kızlar gibi. Dizinin kadrosu sağlam gibi dursa da Tamer Karadağlı antipatisini uzaklaştıramıyor. Harbiden kim bu adamı Jön yaptı?!

Fadik Sevin Atasoy’u beğeniyorum. Avrupa Yakası’nda konuk oyuncu olarak histerik bir kadını canlandırdığı bölümde kasıklarıma ağrılar girmişti gülmekten. Bu dizide de histerik, aklı karışık, saf bir femme fatal’i canlandırıyor. İlk bölüm izlenimlerime göre nihayet Fadik’e yakışacak bir dizi çıkabildi. En son projesi Son Bahar dizisinde deri pantalon ve gotik makyajla abidik gubidik koşturma sahneleri çekiyordu Galata Köprüsü’nde. Sezin Akbaşoğulları’nı da severim. Her an ağlayacak gibi duran yüzünü çok romantik ve duygusal buluyorum. Tuluğ Çizgen’e zaten bir şey diyemiyorum, yıllardan beri ciyak ciyak sesiyle aynı oyunculuğu sergiledi. Diğer oyuncular; Emre Kınay, geçiniz, Tamer Karadağlı’nın besleme eşi, geçiniz, Tamer Karadağlı, tekme tokat geçiniz.

Pilot bölümünü izlediğimde Tamer Karadağlı’yı Dr. House gibi mi yapacaklar diye çok korkmuştum. O kadar uçmamışlar tabi :)
TRT’nin dizi tanıtımındaki yazıyı görünce gülesim geldi. Kamuran yani Tamer’i anlatan aşağıdaki küpür;
“Gündelik hayatında sık sık reçete diliyle konuşur. “Semptomlar, yan etkiler, yemekten önce, tok karnına vb. gibi.”
Bu dil reçete diliyse artık, yazıyı yazanın House MD’yi izlemesi şart! ( Kesin Lupus! :) )

Kısacası dizi TRT’ye göre fazla iyi ve bu kanalda reytingi %2’yi geçemeyeceği için yazık olacak. Umarım tez zamanda başka kanala taşınır da çöpü boylamaz.

P.S. Neden Türk dizilerinde psikiyatrist ve psikologların odaları bu kadar iğrenç. Sanırım gerçek psikologların da oda dekorasyonları bu kadar berbat. İnsanlar oraya sorunlarını konuşup rahatlamaya gidiyorlar ama dekor ve rahatsız koltuklarda daha da depresyona giriyorlardır herhalde. En azından ben izlerken geriliyorum, psikologa gitsem hiç duramam herhalde.

16 Mayıs 2009 Cumartesi

Dizilerin Hastasıyım, Microblogging'in Ustasıyım!

83 doğumluyum ama şu net dünyasındaki gelişmelerden neredeyse babam kadar uzaktayım. Internet babam olsaydı "Generation Gap" ingilizce kompozisyonundan A+ alırdım herhalde :)

Yeniyetme gençlerden ne eksiğimiz kalacak (Kendimi 30 sene sonra düşünemiyorum, club'larda şapkamı yan takıp "skinny jeans"le dans mı edeceğim acaba :S ) ben de micro blogging olayına gireyim dedim. Anam ne menem şeymiş öyle, insanlar yazı yazmaktan üşeniyor herhalde. 140 karaktere neler sığdırıyorlar. Herkes de burada tabii. Biz eksik kalmadık ve Twitter'da yerimizi aldık. Hoşgeldin Twitter Dizi Günlükleri. Küçül de cebime gir :)


Follow me on twitter babe :) http://twitter.com/dizigunlukleri



P.S. Twitter'ımı sayfanın sol üstündeki gadget'tan takip edebilirsiniz.

P.S 2. @Başkan, bu zamazingo tam sana göre. Heryerden mobil bağlanırsın :)
@hbba, sensiz mircoblogging olmaz. Sen de katıl :)
@Mert, Sineofrenik'i bir marka olarak mutlaka Twitter'da yerini ayırtmalısın:)

P.S 3. Kesin bir ayda bokunu çıkarıtırız twitter'ın :)

11 Mayıs 2009 Pazartesi

Box Set Furyası 5

DVD setlerde oldukça bereketli birkaç ay yaşadık bu günlerde. Hatta Türk yapımlarında bile atak var. Aşk-ı Memnu'nun ilk 12 bölümünün DVD'si çıktı. Biraz daha bekleselerdi 1. sezonu komple set olarak sunarlardı ve daha şık olurdu.




DVD raflarında yerini alan diğer diziler; Samantha Who? 1. sezon (35 TL), Pushing Daises 2. sezon ( 35 TL), Chuck 1. sezon ( 35 TL), Weeds 2. sezon ( 30 TL) ve Lost 4. sezon (100 TL).


9 Mayıs 2009 Cumartesi

So Tell the Girls I am Back in Town

Bahar yorgunluğu, tembellik, tatil derken 1 ay uzak kaldım blog dünyasından. İşime de geldi kendime daha fazla vakit ayırdım, gezdim tozdum eğlendim. Kimse de merak etmemiş haa, öldük mü kaldık mı kimsenin haberi olmayacak :) Sineofrenik Mert ve Hadsizin Başkanı sağolsunlar, bir tek onlar beni merak etmiş. Ölmedim ölmedim, daha çok can yakcam hehe :)

Sıcak havaları özlemişim, biraz güneş çıksın kendimizi sahillere, brunchlara atmaya başladık. Ne iğrenç bir kıştı ya, her sabah yağmurlara küfredererek uyandım. İstanbul İstanbul olalı böyle yağmurlar görmemiştir herhalde.


Kısa kısa notlarımıza gelelim bari:


13 Nisan Chuck 3D-iyasko tam bir hayal kırıklığıydı. Tv’de olmuyor bu 3 boyut olayı. Ne varsa sinemada var, paşa paşa sinemaya gideceğiz 3D için.

NTV, Miss Turkey 2009 güzellik yarışmasına bu sene ev sahipliği yapan kanal. NTV kalitesinden ödün vererek Esra- Ceyda Kardeşler ayarındaki kızlara da ulaşmaya çalışıyor sanırım. Ne gerek varsa!


ATV’de “Bir Şarkısın Sen” yarışması başladı. Turkcell’in Cellocanlar’ından sonra çocuk sömürüsü Türkiye’de hiç bitmeyecek sanırım. Bir de şu durum var; Böyle Popstar yarışmalarında Türkiye’de ne yetişkinlerden bir yetenek çıktı ne de çocuklardan çıkacağını sanmıyorum. Yetenek konusunda vasat bir ülkeyiz!


Turkish Altın Kızlar çok vasat bir proje olmuş. Bu kadar drama kadınını baştan toplamak hataydı zaten. İnsan gülmek istiyor ama gülemiyor, çok üzülüyorum bu yüzden. Altın Kızlar’a gülemeyen bir seyirci kitlesi düşünemiyorum. Oyunculardan en başarılısı Fatma Girik’ti, ki en çok ondan fire gelecek diye şüpheleniyordum. Daha önce yazdığım gibi benim favori castım Oya Aydoğan, Ahu Tuğba, Serpil Çakmaklı ve banu Alkan’dı. Geç kalındı tabii!

CSI: Canını Sevdiğimin İstanbul’u diye komedi-suç dizisi başlamış TRT 1’de. Açmamla diziyi anlamam ve beğenmeyerek kanalı değiştirmem 7 dakikamı aldı. Bu hafta da yayından kaldırılmış tabi. Tuba Ünsal da poposunu yırtıyormuş, “ben Tuba Ünsal’ım, nasıl dizimi kaldırırlar” diye. Havalara bak, sanki Meryl Streep :) TRT eskisi gibi değil artık, reytinglere önem veriyor. Türkiye’nin ilk suç dizisi M.A.T.’ı da hemen yayından kaldırmıştı dizi tutmayınca. Ercan Saatçi ve karısının elinde patlamıştı dizi.


-Popstar yarışmalarının "twisted" versiyonları geliyor ATV ve Show TV ekranlarına. ATV'de "Ver Coşkuyu" başlayacak yakında. Şarkı söylemeye çalışan yarışmacılara böcek ve yılan atma, suya sokma, una bulama gibi eziyetler yaparak şarkısını söylemesini izlettirecekler. Kesin tutar bu program, millet olarak sado-mazo olan herşeyi severiz. İkinci program da Show Tv'de bu hafta başlayacak. "Korolar Çarpışıyor" adlı yarışmada korolar yarışacak bu sefer. Aklıma 2 sene önce gittiğim "Gospel" korosu ve Yırtık Rahibe filmindeki koro sahneleri geldi, tüylerim diken diken oldu, heyecanlandım. İnşallah güzel bir iş çıkar!

-Twilight postuma eklenen yorumları görseniz yerlere atarsınız kendinizi. Gerizekalı bir 16’lik kız (ki saçlarını sarıya yeni boyamış diye görselleştirdim kafamda) şöyle demiş: Sen ne diyosun bla bla ( bla blalar biraz küfürlü o yüzden buraları sansürlüyorum :) ) benim roberttime söz dedirtmen bla bla yırtarım ağzını bla bla siz aşktan ne anlarsınız bla bla (En çok da buraya güldüm) Şimdi True Blood mıdır nedir ona bakayım da bakalım ne haltmış bla bla bla. (Burada da gözyaşlarımı tutamadım :) ) ASLINDA WAMPİRLER WARDIR BU KANITLANDIIIIII!!!!! (Evet bebeğim, vampirler var ve W (Duble V diye oku sen) ile aramızda yaşıyorlar ahahah bir vampir gelse de olmayan beyninden bir dişlese seni:)


P.S. Edepsizce yorum yazmayın Twilight hayranı ergen draması gençleri, yayınlamıyorum :)