Ali mi Halim mi karar veremiyorum yine? :) Kilo : 55 / Sigara : 34
31 Mart 2009 Salı
Seyhan Jones’un Günlüğü
Ali mi Halim mi karar veremiyorum yine? :) Kilo : 55 / Sigara : 34
28 Mart 2009 Cumartesi
Benim Annem Bir Melekti Yavrum!
Benim Annem Bir Melek dizisini ( İşbu dizi, adının uzunluğu nedeniyle bundan sonra BABM olarak adlandırılacaktır :) arada sırada Tv’de denk gelirse kaçırmamaya çalışıyorum. Diyaloglar ve dizi, Türk standartlarına göre iyi sayılır. Karakter bakımından da sevdiğim karakterler bulunmakta. (Kapıcı, kapıcı karısı ve Oya Başar’ın canlandırdığı anne karakteri gibi.)
BABM'i izlenebilir yapan baş etkenlerden biri Oya Başar. Olacak O Kadar’dan beri bayılıyorum Oya Başar’a. Bana hep çok komik gelmiştir. Bazıları nefret etse de mest oluyorum “overacting” oyunculuğuna, aşırı doz mimiklerine ve volümlü sesine. Kadın tek başına bile götürebilir her şeyi, bu kadar iddialı ve başarılı. En komik bölümleri, Yemekteyiz, Desti İzdivaç ve Sabah kadın kuşağı programları ile dalga geçtikleri bölümler oldu şu ana kadar. O bölümlerde de Oya Başar başrolde tabii. Garfield gibi gözlerini kısıp dudaklarını büzmesi ve bu şekilde kızarak konuşması çok hoşuma gidiyor.
Bu bölümde Ali Sunal bilmediğim bir nedenden dolayı yalan söylemeye tövbe etmiş. Başını kaçırdığım için niye yalan söylemediğini anlamadım, ama aklıma direkt “Yalancı Yalancı” (Lair Liar) filmi aklıma geldi. Zekice kotarılabilecek bu çalıntı fikri bile uygulayamamışlar diziye. Tamam, fikir size ait değil anladık, bari aldığınız fikri güzel işleyin!
Diziye yeni bir oyuncu daha katılmış; Ebru Kural. Kendisi Olacak O Kadar’da en nefret ettiğim oyunculardan biriydi. Hep aynı tekdüze karakterin içine sıkışıp kalmış tek rollük kadın. Olacak O Kadar’ın tüm bölümlerinde hep aynı irite edici “overacting” oyunculuğu ile tüm bölümlerde baş gösterdi. BABM’de yine “overacting” İngiliz-Türk kırması bir kadını canlandırıyor. 5 dakika izledim, tüylerim diken diken oldu, kanalı değiştirdim. BABM’e belli ki Oya Başar’ın torpili ile girmiş. Magazin gündemini takip eden birisiyseniz mutlaka hatırlayacaksınız. ( Hemen flashback yapın Televole dönemlerine :) Levent Kırca ile Oya Başar boşanırlarken bu kadın da Olacak O Kadar’dan kovulmuştu. Oya Başar’la Ebru Kural kankaydı, Levent Kırca da ateş püskürüyordu evliliğimizi bu kadın bozdu diye. O dönemde bir “Meraba Televole” genci olduğum için olayın iç yüzünü çok merak etmiştim, hatta çatlamıştım meraktan. Kadın geri döndü valla, bakalım ne işler karıştıracak yine :)
24 Mart 2009 Salı
İstersen Solaryuma Gir, Kafan Dağılır!
Yiğit’in bir önceki bölümde saçları uzundu, bu bölümde ise saçını kestirmiş. Güya geçen bölümden, yani aynı günden devam ediyor, solaryum salonunun açıldığı gün. Madem bu saç detayını göremiyorsunuz neden bu bölümde Yiğit’i 10 saniyeliğine oynatıyorsunuz ki? Amatörler!
23 Mart 2009 Pazartesi
Brothers and Sisters, Bir Aile Masalı
Brothers and Sisters’ı bu yüzden çok seviyorum. Tüm aile birbirlerine o kadar yakınlar ki, bir şey olduğunda 10 dakika sonra yanında olabiliyorlar. Güven duygusu veriyor insana. Çok özeniyorum bazen onlara. Birbirlerine yakınlıkları, bir olay başlarına gelse hemen toparlanabilmeleri, birbirlerine destek vermeleri müthiş bir şey.
18 Mart 2009 Çarşamba
İyi ki Doğmuşum Be!
Güzel günler gördüm, acı günleri tattığım gibi. Güzel dostlar tanıdım, gereksiz arkadaşları hayatımdan çıkardığım gibi. Güzel anılarım oldu, kötüleri maziye gömdüğüm gibi. Güzel bir Aşk tanıdım. Güldüm, eğlendim, mutlu oldum, acı çektim, mutsuz oldum, hıçkıra hıçkıra ağladım, hayata küfür ettim. Ama yaşamaktan vazgeçmedim.
Bugün benim günüm, hayata karşı parmağımı sallayarak Marta Wash’tan “Carry On” şarkısını söylüyorum. İyi ki doğmuşum be:)
Carry on (Tee S Crazy Mix) - Martha Wash Todd Terry
Carry on
When the valley's deep, I'll be strong
With a mighty love to carry on
Never sleep, new day dawns
There's a new breeze blowin' tonight
Clear away the past, honey, free at last
Yes, I've paid for the choices I've made
No apologies from me
You know I'll never, no
Never lose my will
Never
Never standin' still
I'll carry on
When the valley's deep, I'll be strong
With a mighty love to carry on, carry on
I'll never sleep till the new day dawns
I carry on, I carry on
I stand alone in the eye of the storm
Pressures all around, tryin' to wear me down
But it's all right, I won't give up the fight
I said, "Lord, lift me up, let me rise above"
I'll never
Nobody's gonna take my pride
I won't stop
I will not be denied
Carry on
When the valley is deep, I'll be strong
With a mighty love to carry on, carry on
I'll never sleep till the new day dawns
I carry on, carry on
I won't let, I won't let nothing hold me
(I won't let, I won't let, no no I won't let)
(Won't let nothing hold me back)
I won't stop now, no
(I won't let, I won't let, no no I won't let)
(Won't let nothing hold me back)
Carry on
I'll carry on
(Yes, I'll carry, carry on)
Carry on
(Yes, I'll carry, carry on)
Carry on
(Yes, I'll carry, carry on)
I'll never
Nobody's gonna take my pride
I won't stop
I will not be denied
Carry on
When the valley's deep, I'll be strong
With the mighty love to carry on, carry on
I'll never sleep till the new day dawns
When the valley's deep, just carry on
When the mountain's too high, you gotta carry on
With the mighty love, mighty love
New day dawns
When the valley's deep, just carry on
When the mountain's too high, just carry on
With the mighty love
It's a new day dawn, carry on
It's a new day dawn, carry on
17 Mart 2009 Salı
Kod Adı: Zehra!
Seyhan’ın üzerine yoğunlaşmışlar bu bölümde. Yatak sahnesi çok eğlenceliydi. Gelen mesaja “Bankanın teki. Ekstra puan veriyorlarmış” demesi ve üzerine Feride’nin “Kız, cevap mı yazıyorsun bankaya” diye atışmaları unutulmaz sahnelerden bir tanesiydi. Bir ara, Seyhan’a duble kurşun dökerlerken herkesin şüphelendiği Zehra’nın mesajını gören Feride, Seyhan’ın lezbiyen olduğunu düşünecek zannettim. Ben mi çok fesatım onu da anlamadım, ama diziye 2-3 bölüm lezbiyenlik şüphesi düşseydi hoş olmaz mıydı? Hatta çok entrikalı olurdu. Kızkardeşim lezbiyen olsa ne olurdu vicdanını da yaşatırdı herkese. Diziye ayrı bir heyecan katardı işte. Meliha, “Lezbiyeeeen, Lezbiyeeeen” gibi bağrıp dururdu Samim’e : ) Amaa nerdeee, aile dizisi ya, toz konduramazlar şimdi böyle şüphelere.
Eda’nın dramasını işlemeye çalıştılar ama o kadar başarılı değildi. Türk dizi sektörü hala ergen dramasında başarılı değil. Bursu geri vermesi iyi şeylere vesile olacak ama. Yani en azından 2 okul arasında mekik dokuyan senaryo ekibi, olay yaratma konusunda kendini paralamayacak. Tek okulda her şey daha güzel olacak.
12 Mart 2009 Perşembe
Dilber Hala Sözlüğü
Biliyorsunuz Avrupa Yakası'nda oyuncu olan herkesin reklam filmerinde oynaması reklam sektörü rutinlerindendir. Bu reklam oyuncularına Dilber Hala da katıldı ve D-Smart'ın yeni kampanyası için terledi haaa :)
D-Smart'ın websitesini inceledim. Reklam filmleri keyifli gerçekten. Sitede bir de "Dilber Hala Sözlüğü" dikkatimi çekti. Ben de merak eder dururdum ne demek söyledikleri diye. Alın size amme hizmeti ve işte Dilber Hala Sözlüğü :) (Resme tıklayarak büyük halini götüntüleyebilirsiniz)
Gampanya Linki: http://www.dsmartgampanya.com/index2.asp
10 Mart 2009 Salı
Ayranı Yoktur İçmeye Morgan’la Gider Haliç’e!
Halim’le Seyhan’ın durumu içler acısı. İnsan ilişkileri gerçekten ipin ucunda onu görüyorum. Hayır, zaten biliyoruz hepimiz, ama görmek istemiyoruz nedense. Sevgililer birbirlerini ne kadar çok sevse de biri hep fazla sever ya, olan da hep o fazla sevene olur. Seyhan bir kalemde atsa da Halim “Ömür geçti be, pat diye kestirip nasıl anlatayım” deyişi hep bu fazla sevmekten. Erkeklere güvenmeyen kadınların içine belki umut doğuyordur Halim gibi örnekleri gördükçe. Ama insan bu, hep acı çektirenin peşinde.
Meliha’nın kendi kendine yıldönümü kutlamasına Feride ve Seyhan çok güldü ama benim içim çok burkuldu. Seven insan böyle işte, hatıralardan kendi kişisel arşivini kurar küçük dünyasında.
Mertcan’ı neşelendirmeye çalışmaları Mertcan’dan çok beni neşelendirdi. Meliha’nın çizdiği evin çatısını beğenmeyen Feride “Abla çatıyı yamuk çizdin” dediğinde Meliha yapıştırıyor cevabını: “ Onun modeli öyle, İsviçre çatısı” :)
Kenan’ın solaryum işine soyunması Feride’yi bronzlaştıracak, pardon yakacak sanırım : ) Olan Feride’nin 10 bin lirasına olacak, Kenan batacak yine. Ama matrak şeyler de çıkabilir bu işten. Mesela bütün mahalle, Meliha, Feride, Kenan, Seyhan da dahil olmak üzere solaryum sevdasına kapılıp havuç renginde dolaşabilirler. Düşüncesi bile komik :)
8 Mart 2009 Pazar
Türk İşi Altın Kızlar
Yeşilçam'ın devlerini buluşturan proje
Sanat dünyasının dört dev ismini buluşturacak dizinin başrolle-rinde Fatma Girik, Hülya Koçyiğit, Filiz Akın ve Emel Sayın var.
İlk kez aynı projedeler
Herkes rolüne hazır
Evdeki en aklı selim kişilik olan Dorothy rolü için Hülya Koçyiğit uygun görüldü. Dorothy’nin sürekli koltuğunda oturduğu halde her yere yetişebilen çılgın ve hazır cevap annesi Sophia rolü ise Fatma Girik’e verildi. “Altın Kızlar”ın en safı olan Rose’u Filiz Akın’ın canlandıracağı dizide, sürekli sevgili değiştirip inatla ve ısrarla aşkı aramaya devam eden Blanche rolünü ise Emel Sayın üstlendi. Dizinin yapımcı ortağı Armağan Çağlayan ile cast direktörü Bircan Usallı Silan, “Bunun 2009’un en çok izlenen ve sevilen işlerinden biri olacağına inanıyoruz” diyor. Hülya Koçyiğit, Fatma Girik ve Filiz Akın, bu projeyi konuşmak için önceki gün Nişantaşı City’s’de buluştu. Dizinin Blanche’ı Emel Sayın ise şehir dışında olması nedeniyle onlara katılamadı.
Doğruyu söylemek gerekirse benim kafamdaki Turkish Altın Kızlar daha farklıydı. Benim Altın Kızlarım Ahu Tuğba, Oya Aydoğan, Banu Alkan ve Serpil Çakmaklı olacaktı. Reyting rekorları kırardı hem komedi, hem magazin, hem de şenlik açısından.
Ahu Tuğba’yı zaten özledik yıllar boyu, hem Banu Alkan ve Serpil Çakmaklı’nın kült “havuza dalıp çıkma” sahnesine benzer çekişme sahneleri çekilirdi dizide. Oldukça matrak ve tam seyirlik olurdu. 80'lere de harika göndermeler yapılabilirdi, flashbacklar falan. Ama kaçırmışlar fırsatı. Yukarıda bahsedilen kadroyu gördüm ve kafamda hiç komedi dizisi canlanmadı. Eminim ki dizi 4 yaşlı kadının huzur evi draması olarak şekillenecektir. Burası Türkiye! : )
5 Mart 2009 Perşembe
Özgü Namal Gölgesinde Bir Garip Dolunay Soysert
Atv’de çok başarılı olamayan “Bebeğim” dizisinde karşılaştılar Özgü ve Dolunay. Özgü piyasaya yeni yeni giriş yapmıştı ama Dolunay asırlardır oralardaydı. Özgü Namal’ın gölgesinde kaldı tabi o dönemde. Şimdi “Benim Annem Bir Melek”te oynuyor Dolunay, oyuncu kadrosuna da misafir oyuncu olarak Özgü Namal katılmış. Esip geçiyor rolüyle, yine sönük kalıyor Dolunay Soysert. Bir arkadaşımın dediği gibi “Dolunay, Özgü’den daha kaliteli işler çıkarmıştır ama asla görülmedi bu”.
— Her rol için mutlaka saç rengini ve modelini değiştir. Asırlardır aynı uzun saç ve aynı kızıl renk. Saçındaki muhafazakarlığın TV’deki sabitliğinle eşit durumda.
— Aynı cici kadın rollerini alma artık. Kötü kadın ol, travesti ol, ne bileyim başka bir şey ol ama cici kadın veya tatlı anneyi oynama artık.
—Özgü Namal’dan uzak dur! Kötü bir oyuncu olmasına rağmen gölgesinde kalıyorsun. Onun oynadığı yapımlardan uzak dur, "Benim Annem Bir Melek" dizisine kalıcı olarak girmeye çalışırsa da engel ol : )
4 Mart 2009 Çarşamba
Başka Türlü Sevileceğini Bilmiyordum Ki!
Bu bölümde en çok Feride’nin cep telefonu ile konuşurken konuşmayı bırakarak dua etmesine, bir de Meliha’nın Samim’e düğüne katılanlara açıklama yapmasını söylerken “Ailenin kaderi de, evlenemiyor bu kardeşler de” deyişine güldüm. İkincisi çok dramatikti ama nedense kahkahalara boğuldum : )