İşten çıkıp deli gibi eve yetişmeye çalışıyorum. Gören de Mission Impossible 4’ü çekiyorum zannedecek, kıvrak manavrelar, hızlı yürümeler, koşmalar, insanlara küfretmeler. Tamam, biraz küfürlü bir karakter olurdu benden, ama ne yapayım sabahları ve akşamları insanlardan nefret ediyorum. Kaz sürüsü gibi herkes, bir yerlere yetişmeye çalışıyorlar ama yetişmeye çalışırken seni de engelliyorlar. Akşamları zaten dolmuşlara, otobüslere, yolculara, trafiğe herkese küfrediyorum ama Salı günleri daha fazla küfür ediyorum. Tek derdim eve yetişip Canım Ailem’i izlemek. Her seferinde de 30 dakika rötarlı başlıyorum ama değiyor gene. Ben bu dizinin çok pis tutkunu oldum, bir dizi için bu kadar çaba harcadığım daha olmamıştı zaten. Salı günü yayınlandığı zaman izlemeliyim diye takmış durumdayım. Tekrarı kesmiyor, bayatlamış geliyor.
Meliha bu bölüme de damgasını vurdu yine. Pelerini sırtında, ayakkabıları ayağında, bir olay olduğunda pat diye hemen çıkmaya hazır bir süper kadın. Ahsen sokakta mı ağlıyor, tak pelerini, fırla sokağa kurtar kızı. Samim ve Mertcan dışarı mı çıktı, pat diye çık hemen koş peşlerinden, takip et onları, Mertcan’a bir şey olmasın.
Samim ve Meliha’nın birbirlerinden ayrı duvara bakarak konuşmaları İspanyol pembe dizileri tadı verdi biraz. Meliha Soledad ve Samim Fernando formundaydılar.
Ayrıca, Meliha’nın Virginia Woolf edasıyla mektup yazması da hoştu. Eserinde öldürdüğü bir başkarakter yoktu ama çok iyi bir ders verdiği başkarakter vardı. Samim’e otobüs durağında randevu verdi ve 1 saat bekletti. Samim 1 saat bekledikten sonra dayanamadı ve oradan ayrılırken kenardan onu izleyen Meliha yanına geldi. Geç kalmasına sinirlenen Samim’e “1 saat bekleyince bak ne hale geldin. Ben 20 sene böyle bekledim, yağmurda, çamurda, düğünde, seyranda” dedi. Çok hüzünlü bir sahneydi. Nasıl bir sevgi ve aşktır ki bu, gerçekten böyle insanlar var mıdır acaba? 20 sene bekledikleri adamlara hala ilk günkü heyecanla bakan kadınlar.
Samim ve Meliha’nın birbirlerinden ayrı duvara bakarak konuşmaları İspanyol pembe dizileri tadı verdi biraz. Meliha Soledad ve Samim Fernando formundaydılar.
Ayrıca, Meliha’nın Virginia Woolf edasıyla mektup yazması da hoştu. Eserinde öldürdüğü bir başkarakter yoktu ama çok iyi bir ders verdiği başkarakter vardı. Samim’e otobüs durağında randevu verdi ve 1 saat bekletti. Samim 1 saat bekledikten sonra dayanamadı ve oradan ayrılırken kenardan onu izleyen Meliha yanına geldi. Geç kalmasına sinirlenen Samim’e “1 saat bekleyince bak ne hale geldin. Ben 20 sene böyle bekledim, yağmurda, çamurda, düğünde, seyranda” dedi. Çok hüzünlü bir sahneydi. Nasıl bir sevgi ve aşktır ki bu, gerçekten böyle insanlar var mıdır acaba? 20 sene bekledikleri adamlara hala ilk günkü heyecanla bakan kadınlar.
Feride’nin arkadaşlarıyla hastanenin köşe başında oturarak muhabbet etmeleri de gülümsememe neden oldu. Feride “Hastayı sedyeyle aldık, yürüyerek çıktı” diye bir şey anlatıyordu, ama gördüğüm o kare resmen konfeksiyonda çalışan overlokçu kızların mola saati gibiydi. Overlokçu kızlar, yemek saatinde yemeklerini bitirince dışarı çıkarlar ve böyle bir kenara oturup dedikodu yaparlar. Nerden mi biliyorum, bir zamanlar son ütücüydüm de oradan biliyorum biraz ( Şakaaaa : ) )
Bence evlilik meraklısı Feride ve Halim’i evlendirsinler, dizinin senaristleri böyle bir şey yapsın. Alan memnun satan memnun olur. Evlilikle kafayı bozmuş insanları anlayamıyorum bazen. Feride’nin dediği gibi “Boş geç! Bize ne ya!” diye ayar vereyim bari kendime. Bana ne oluyorsa, evlenen evlensin!
Mertcan’ı Michael Jackson’a benzetiyorum. Ten rengi Jackson abimizin 15. estetik ameliyatındaki rengi gibi. Şimdi de Mertcan’da overacting Michael Jackson mimikleri gelişmeye başladı. Kesin daha sevimli olsun, daha tatlı olsun diye “Şöyle bak canım, böyle göz kırp. Bitanem boynunu sağ yatır, dudağını bük” gibi taktikler veriyorlardır. Bir rahat bırakın çocuğu da maymun etmeyin haaaa!
6 yorum:
Mertcan'a ailece hastayız biz de. Meliha'nın Samim'i bekletip ders verdiği sahnede benim de gözlerim doldu, halbuki biz sevdik te aldık ta, olmadı böyle bi kavuşamama durumu ama, ne bileyim işte...
cenebaz,
Sevgi ve aşk konusunda kadınlar daha dayanıklı sanırım. Hiçbir erkeğin 20 sene bekleyeceğini sanmıyorum. Kadınlar aşklarına daha fazla sahip çıkıyorlar.
Cok guzel yazmissin, bu diziye ben de bayiliyorum.
Bu arada blogu yeni kesfettim, takip ediyor olacagim!
:)
Iraz,
Çok teşekkürler yorumun için. Ben de seni takip ediyor olucam :)
@Günlük,
Anacım ben sana hep yorum yazıyorum, ne nankör çocuk çıktın yaaaa sen!!! Bak ben seni vefamla döverim heee!!! :))) Yaaaa, bebeğim biliyor musun ben Mertcan'la çocuklarımı kıskandıyorum, "Mertcan olsaydı yerdi" diyorum benimkiler daha fazla yiyor :))) Yaaaa işte ben böyle primitive zekamla bile döverim adamı... Karşında senin dünyanın 14. avam kadını duruyor beeea, hop hop!!! Ağır ol bakiiiim :P Öpüldün bir yanaktan bir gıdıktan ama valla dudağından öpemem o zaman boyfriend'im senin ağzınla burnunun yerini değiştirmek zorunda kalabilir yani benim için hava hoş ama yani üzülürüm beeea... Aman neyse, "avam hatun çizgisi"min (çizgisimin yalnız dikkatini çekerim heee bebeğim, Türkçe'm gördüğün gibi çok elegant ve surreal bir vaziyette) frekans ayarları bozulmadan ben en iyisi uziiiim burdan kıııız :))) Yok ver, yol veeeeer :) Yol versene beeea :))
Başkan,
Ben çok nankörümdür bak, bir yorum yazma hemen darılırım:)
Aman kızdırmayalım Ryder'ı da doğal yakışıklılığmla devam edeyim normal hayatıma :)
Çocukken senin dediğin gibi ne primitive'dik ya, aaa kuşa bak aaa boka bak diye amma yemek yedirildi değil mi :)
Yorum Gönder